Danimarka Milli Takımı - Kriz Yönetimi
Belki Danimarka - Finlandiya maçını canlı seyretmiş ve Eriksen'in başına gelen trajik olayı milyonlarca insanlarla birlikte takip etmişsinizdir. Özellikle maç sonrasında Kjaer'in liderliği ve Danimarka Milli Takımının davranışı çok konuşuldu ve takdir edildi. Ben de olayı özellikle kriz yönetimi ve takım olabilme boyutuyla ele almak istedim.
12 Haziran’da oynanan Danimarka – Finlandiya Euro 2020 maçının 42. Dakikasında Danimarkalı Christian Eriksen’in bir anda yerde kalmasıyla maçı seyreden herkesin yüreği ağzına geldi. Eriksen sahada kalp krizi geçiren ilk futbolcu değildi ve son da olmayacak. Sahada fenalaşan ne yazık ki onlarca futbolcu yaşam savaşını kaybederek erken yaşta vefat etmişti. Bu olayların çoğunda oyuncuların, hakemlerin ne yapacağını bilememesi, müdahalenin yetersiz olması, geç kalınması gibi faktörler ön plana çıkıyordu. Hatta 2010 yılında Hırvat futbolcu Goran Tunjic sahada kalp krizi geçirirken hakem, kendisini yanıltmaya yönelik hareket yaptığını düşünüp Tunjic’e sarı kart gösteriyordu. Sonrasında olay anlaşılıp sağlık görevlileri çağrılsa da Tunjic kaldırıldığı hastanede vefat etmişti.
Durum böyle olunca Eriksen’in yere yığılmasıyla tüm herkesi bir korku sardı. İlk anda ne olduğunu anlayamayan oyuncular arkadaşlarının durumunun ciddi olduğunu anlayıp hemen müdahale ettiler. Kaptan Simon Kjaer sağlık ekipleri gelmeden Eriksen’in dilinin boğazına kaçmasını engelleyip boğulma riskini ortadan kaldırdı. Sağlık ekipleri müdahale ederken takım olarak kenetlenip baraj kurarak yayıncı kuruluşun Eriksen’e yapılan müdahalenin görüntüsünü almasını böylece milyonlarca kişinin arkadaşlarının zor durumunu izlemesini engellediler. Arkadaşlarına kalp mesajı yapılırken barajı hiç bozmadılar. Eriksen sedye ile götürülürken bile aynı şekilde barajı dağıtmadan arkadaşlarına eşlik ettiler. Bir kısmı ağlıyordu ve endişeliydiler ama üstlendikleri sorumluluğu bir an olsun bırakmadılar. Eriksen’in eşini teselli etme işini de kaptan Kjaer ve ikinci kaptan kaleci Kasper Peter Schmeichel üstlendi. Bu kenetlenme, takım olma ve soğukkanlı duruş aslında birçok şirketin çalışanlarına aktarmaya çalıştığı, eğitim kurumlarının eğitimlerinde bahsettiği bir olma, birlikte hareket etme kültürünün sahaya yansımasıydı. Bir futbol milli takımının maçı nasıl kazandığı değil, bir krizi nasıl yönettiğiydi sahaya yansıyan…
Geceye damgasını vuran birkaç kare fotoğraf her şeyi özetliyordu zaten.



Aslında Danimarka Milli Takımı daha önceden bizlere kaos ortamında nasıl başarıya gidilebileceğini de göstermişti.
Bunun örneğini yine bir Avrupa Şampiyonasında, Euro 1992’de ortaya koydular. 10 Haziran 1992 – 26 Haziran 1992 tarihinde İsveç’te yapılacak olan turnuvanın finallerine ev sahibi İsveç ile birlikte sadece 8 takım katılacaktı. Eleme gruplarını birinci sırada bitirmiş bu ülkeler;
Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, İskoçya, SSCB ve Yugoslavya’ydı. O dönem SSCB Milli Takımı turnuvaya katılmaya hak kazanmıştı ama Sovyetler Birliğinde yaşanan dağılma sebebiyle SSCB, Bağımsız Devletler Topluluğu adıyla bu topluluk içinde yer alan 10 ülkeden (Rusya, Ukrayna, Belarus, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Ermenistan, Moldova ve Tacikistan’dan) gelen oyuncularla turnuvada yer alıyordu. Turnuva’nın başlamasına 11 gün kala Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ile iç savaş durumunda olan Yugoslavya, UEFA tarafından turnuvadan diskalife ediliyordu. O sıra da İsveç’teki otelinde kamp yapan Yugoslavya Milli Takımı şok içerisinde kalmıştı. Diğer taraftan futbolcularının bir kısmı tatilde olan Danimarka Milli Takımı da şok olmuş ve bir anda kendini turnuvada bulmuştu. Euro 1984’de yarı final oynamış, Euro 1988’de ise tüm maçlarını kaybederek “0” puanla grup sonuncusu olarak elenen Danimarka artık Euro 1992’deydi. Turnuva için mental ve fizik olarak hazırlığı olmayan Danimarka, teknik direktör Moller Nielsen başkanlığında hızlı şekilde İsveç’e gelip şampiyona için hazırlığa başlamıştı. Üstelik milli takımın yıldızları Laudrup kardeşler milli takımı bırakmıştı. Teknik Direktör Neilsen, Laudrup kardeşleri turnuvaya davet etmişti. Brain Laudrup milli takıma katılırken Micheal Laudrup başarılı olamayacaklarını düşündüğü için tatiline devam etmiş ve milli takıma dahil olmamıştı. Danimarka; ev sahibi İsveç, İngiltere ve Fransa ile aynı gruptaydı. Otoriteler Danimarka’ya hiç şans vermiyordu. Danimarka ilk maçında İngiltere’yle 0-0 berabere kalmış, ikinci maçında İsveç’e 1-0 yenilmişti. Son maçında Fransa’yı 2-1 yenerek İsveç’in ardından gruptan ikinci çıkmayı başarmıştı. Yarı finalde rakip efsane kadroya sahip Hollanda’ydı. Danimarka iki kez öne geçtiği maçta üstünlüğünü koruyamadığı için maç penaltılara kalmıştı. Danimarka, Hollandalı Van Basten’in kaçırdığı penaltı sayesinde finale adını yazdırıyordu. Finalde rakip ev sahibi İsveç’i safdışı bırakan Almanya’ydı. Tabi yine favori son dünya şampiyonu unvanıyla Almanya’ydı. Ancak Danimarka, Almanya’yı 2-0 yenerek 11 gün kala dahil olduğu turnuvanın şampiyonluğuna uzanıyor ve adını altın harflerle tarihe yazdırıyordu.
Bu arada Danimarka, final maçında o kadar çok kaleci Peter Schmeichel’e geri pas vermişti ki turnuva sonrası FİFA, kaleciye geri pas verilmesiyle ilgili kural değişikliği yapmıştır.

Danimarka 1992 yılında hazırlık yapamadan tatilden gelen oyuncularıyla katıldığı turnuvayı kazanarak kaos ortamında kimse size inanmazken başarıya nasıl gidilebileceğini, hedefe kitlenmenin, kenetlenmenin ve takım olabilmenin ne demek olduğunu tüm dünyaya göstermişti. 29 yıl sonraki Danimarka Milli Takımı da arkadaşları için kenetlenmenin, bir olmanın ne demek olduğunu bizlere gösterdi.
Danimarka Milli Takımı sportif olarak en büyük başarısını 1992 yılında aldığı Avrupa Kupasıyla yaşamıştır. Belki sportif başarı hususunda Brezilya, İtalya ya da Almanya Milli Takımları örnek seçilebilirdi. Ancak ben özellikle kaos ve kriz ortamlarında soğukkanlı davranma, inisiyatif alma, takımı toparlama ve birlikte hareket etmenin önemini çok iyi gösterdiği için Danimarka Milli Takımının hikayesini paylaşmak istedim.
Neden derseniz bazen 5 dakikalık bir video, hayatın içerisinden kısa bir kesit uzun eğitimlerle anlatamayacağınız birçok mesajı verebiliyor.
Bu arada bugün Danimarka Milli Takımının kalesini koruyan ve Eriksen’in eşini teselli eden Kasper Schmeichel, Euro 1992'nin kahramanlarından, dönemin efsane kalecisi geri pas kuralının mimarı Peter Schmeichel’ın oğlu…
Bu turnuvanın şampiyonu kim olur bilinmez (Gönlüm Milli Takımımızla beraber) ama Danimarka Milli Takımı bu şampiyonaya da adını altın harflerle yazdırmayı şimdiden başardı.
Yorumlar (0)